Ergenlik Döneminde Başarı Nasıl Sağlanır?

Psikolog Ayşegül Soysal, ergenlik ve başarı üzerine gençlere ve ebeveynlere önemli önerilerde bulundu. Ergenlik döneminde başarı nasıl sağlanır?

She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.

youtube.com/msemedya

Ağırlıklı olarak ergen ve genç yetişkinlerle çalıştığınızı biliyoruz. Toplumumuzda ergenlerin yaşadığı birincil sorunlar nelerdir?

Evet ağırlıklı çalışma alanım ergen ve genç yetişkin grubu, özellikle toplumumuzda bu yaş gruplarının çeşitli sorunları var. Bunların en başında, belirsiz ve istikrarsız olan toplumumuzda doğal sayılabilecek gelecek kaygıları, sınav odaklı eğitim sistemi içinde yer aldığımız için sınav ve performans kaygıları, depresyon, ergenlik döneminin kendine has sınırlarının, değişimlerinin aile içinde yaşattığı karmaşa ve çatışmalar ve yine bu dönemin gencin üzerindeki kendine has etkilerinin yarattığı sorunlar diyebiliriz.

Genç yetişkin ve ergenlerin yaşadığı bu sorunları aşmaları yönünde kendilerine ve ebeveynlere en önemli önerileriniz nelerdir?

Öncelikle ergenlik döneminin tam olarak neyi temsil ettiğini iyi anlamak gerekiyor. Bu dönem, genç için çocukluktan yetişkinliğe geçişteki ara dönemdir. Oldukça yapılandırıcı, bir o kadar çalkantılı ve dönüştürücü bir dönemdir. Doğası bu yani… Bu doğayı kabul etmekte aileler oldukça zorlanıyorlar, doğal olarak bir sene önceki uysal çocuğuna, bir sene sonra ne olduğunu anlamaya çalışıyor ve bu değişimin getirdiği çalkalanmalar karşısında bocalayabiliyorlar.

Gencin artık daha çok bireysellik alanına ihtiyaç duyduğu bir dönem bu, ailelere önerim sınırlara saygı duymaları, genci bireyselleşme konusunda desteklerken koruma ve kollama görevini biraz daha geri plandan yürütmeleri, sakin ve sabırlı olmaları ve bu dönemin yarattığı dalgalanmaları şahsi almamaları 🙂

Gençler için de, bütün yaşadıkları duygusal iniş çıkışları ile bunun bir dönem olduğunu unutmamak, bu süreci bir yapılanma olarak görmek, kimliklerini oluşturmak için uğraşlarına devam ederken, tehlikeleri ayırt etmeye de yarayacak bir yetişkin ile güven ilişkisi oluşturmaları olur.

Saint Benoit’da lise, ardından Fransa’da üniversite, sonra da klinik psikoloji dalında yüksek lisans eğitimleri aldınız. Öğrencilik yıllarınızda psikoloji alanını tercih etmeye sizi yönelten faktörler nelerdi?
Lisede çok sevgili psikoloji dersi öğretmenim bu alana ilk merakımı canlandıran kişi oldu. Sonrasında vizyonumu, dünya ve insan algımı daha genişletmek adına Fransa’dan kabul aldığım üniversitede eğitimimi sürdürmeye karar verdim.

Farklı kültürden insanlar tanımak, farklı yaklaşımlar görmek adına çok keyifli bir deneyimdi. Benim merakım hep insan ve insan davranışı üzerine olmuştur, ayrıca insan beyninin davranışlarımız üzerinde etkisi, insanları nelerin motive ettiği, hayatı yaşama şeklimiz, seçimlerimiz gibi insan davranışı ve psikolojisini araştırmak hobim diyebilirim, halen ilk günkü heyecanı taşıyorum…

Ergenlik ve ilk gençlik sürecinizde hayata bakış açınız nasıldı? Yetişme çağlarınızda en çok ilham aldığınız alanlardan bahsedelim mi?

Benim ergenlik dönemimi bir de anne babama sormak lazım :)) Şaka bir yana, yetişme çağlarımda hep meraklı olmam ön plandaydı. Açıkçası çok çalışkan değil ama pratik bir öğrenciydim, öğrenmeyi sevdiğim konuları hep okumayı çok severdim. Üniversitede de ilgilendiğim alanı seçmiş olmam, keyifle bol bol okuma yapmamı ve kendimi geliştirmemi sağladı.

Tabii içine doğduğumuz ailenin de oldukça etkisi olduğunu hep düşünürüm, annem,babam benim keşif alanım için hep yeterli alanı bırakmışlardır ve desteklemişlerdir. Benim için en kıymetli olan kısım, etrafımda da çoğunlukla çalışan, üreten, kendini geliştiren insanların bol yer alması oldu diyebilirim… İlham aldığım kişiler genelde meraklı, ilgili, ve kendilerini yenileyen insanlar olmuştur hep.

Çocukluk dönemimi ait hatırladığım ve şu an kıymetini anladığım önemli bir kavram var, kolay sıkılan bir çocuktum, ve bu sıkılmam ailem tarafından her dakikamın doldurulması ile geçiştirilmiyordu, dolayısıyla ben kendim için çözüm üretmek durumundaydım, çok yaratıcı oyunlar kurduğumu ve hayal gücümün gelişkin olduğunu hatırlıyorum; şu an bu özelliklerimden çok ama çok faydalanıyorum.

Hayal gücümü, üretim becerilerimi, her durumu kendi keyfime göre şekillendirebilme kapasitemi çocukken yeterince sıkılabilmiş olmaya borçluyum diyebilirim :))

Bence çocuğun sıkılmasına da tahammül etmek ve kendisinin çözüm üretebilmesine alan sağlamak gerekiyor.

Ergenin mutlu ve dengeli yetiştiği, bireylerin birbiri ile dengeli ilişkiler içinde olduğu bir aile varsayalım. Böyle bir aile oluşturmanın en temel şartı nedir?

Kimse aile oluştururken sorunlar yaşamayı hayal etmez tabii, ancak dengeli ilişkiler içinde olmak sadece aile ile ilgili değil, yani kişinin etrafı ile , dünya ile, kendi anne-babası, ailesi ile kurduğu ilişkilerle alakalı, hepsi paralel.

Kişi dengeli ilişkiler kurabilen sağlıklı bir birey ise, aile kurmak için tercih ettiği eş de büyük ihtimalle kendine yakın olacaktır, dengeli bir ilişki örüntüsü içinde ilerleyecek, nasıl kendi ve eşinin sınırlarına, alanlarına saygı duyuyorsa, çocuğunun alanlarına da saygı duyacaktır, duygularını yansıtabilecek, karşısındakinin duygularını görebilecek, sorumluluk alabilecek ve sağlıklı iletişim kurabilecektir.

Bu durum aile içi ilişkilerede, yetiştirilen çocuğun kişilik özelliklerine de yansıyacaktır. Yani dengeli bir aile olmanın en temel şartı, dengeli bir birey olmaktır.

Çocuk ve ergenlerin psikolojik testlerden geçme ve terapi görme olgusuna karşı yaklaşımları nasıl? Aile ve etraf yönlendirmesiyle değil de kendi isteğiyle gelen ergen danışanlarınız oluyor mu?

Artık gençler çok daha bilinçli, kendi yaşadıkları sıkıntıları, aileleri ile üstesinden gelemedikleri sorunları ele almak, daha sağlıklı iletişim kurmak, sağlıklı tercihler yapmak, hatta gelecek hayatları ile ilgili sağlam kararlar almak, doğru tercihler yapmak için kendi istekleri ile de başvuruyorlar.

Bunun dışında aile veya okul yönlendirmesi ile de gelen oldukça büyük bir sayı oluyor tabii… Ancak özellikle ergen grupta, eğer gencin bir değişim veya destek motivasyonu, arzusu yoksa o durumda genci zorlamanın bir anlamı olmuyor, daha büyük bir direnç ile karşılaşabiliyoruz, o gibi durumlarda da aile ile çalışmak, gencin isterse sürece dahil olabileceği bilgisini iletmek yeterli oluyor.

Başarıyı nasıl tanımlarsınız? Size göre başarı nedir, başarısızlık nedir?

Ben başarı kavramının çok çeşitli olduğuna ve her insanın iç motivasyonunu keşfetmesi ile başarılı hissedebileceği bir alana sahip olabileceğine inanlardanım.

Kişinin kendisine nasıl yaklaştığı, ne derece eleştirel, katı; ne derece olumlu, destekleyici bir iç sese göre tamamen bu kavramın değiştiğine inanıyorum. Örneğin, eğer kişi kendisi ile ilgili “en iyiyi yapmıyorsun, yeterli değilsin, bak yine hata yaptın, hala önemli bir şirketin üst düzey yöneticilerinden değilsin, yeterince para kazanmıyorsun” gibi eleştirel, yargılayıcı düşünceleri, çıkarımları var ise, ne yaparsa yapsın kendisini başarılı olarak görmeyecek, hep daha iyisinin var olduğunu düşünüp kendisini yetersiz hissedecektir.

Bunun yanı sıra, “Elinden geleni yapıyorum, biraz daha emek verdikçe daha iyisini de yapabilirim…” , “Anne olmak konusunda mükemmel olamam, ama elimden geleni yapıyorum, çocuk büyütüyor olmak bile bir başarı” diyebilen birinin kendisini başarılı görme ihtimali çok daha yüksek olacaktır.

Tabii burada yine kişinin yargılayıcı kriterleri devreye girer ve sadece en üst düzeyde olmayı veya sadece 1. Olmayı başarılı olmak olarak alırsa, yine o kişi de bir türlü kendisini yeterli ve başarılı hissedemeyecektir. Kişinin kendi içsel motivasyonları, kendi iç yargılama sistemi, kendilik algısı başarının nasıl algılandığını oluşturan temel etken diyebiliriz.

Dersleri orta seviyede olan, ancak geniş hayal gücü ile ilginç içerikler üreten, bunları kurgulayıp öyküler haline getiren ve bunları online ortamda yayınlayan bir çocuğa başarısız diyebilir miyiz? Veya yine akademik anlamda hırsı olmayan, bir spor dalında kendisini yeterli, başarılı ve motive gören bir çocuğu spordan alıp daha çok ders çalışmasına zorlamalı mıyız?

Aileler ile bu soruların cevaplarını aramak, ararken onların başarı kavramlarının ne olduğuna beraber bakmak, eğer kendi başarı kavramları ile çocuklarının gerçekleri çatışıyorsa bu konuyu çalışmak çok kıymetli sonuçlara varıyor. Bu sebeple, çocuğun, gencin, kendimizin başarı kavramından beklentisi, bu kavramların hayatımız üzerindeki etkilerini iyi gözlemlemek gerekiyor.

EMDR Terapisi hakkında konuşalım biraz da. Son yıllarda popüler olan bu terapi yöntemi hakkında bilgi alabilir miyiz?

EMDR son yıllarda bilinirliği git gide daha da artan çok kıymetli bir terapi tekniğidir. Türkçe ismi “Göz HAreketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme” dir. Oldukça güçlü bir yaklaşımdır, diğer terapi ekollerine göre nispeten daha yenidir, ancak çok etkili oluşu ve daha kısa zamanda hızlı sonuçlar görmeye yaraması popülerliğini arttırmıştır.
Kısaca bahsetmek gerekirse, kişiyi rahatsız edici düşüncelerin, olayların, durumların, geçmiş yaşantıların, anıların etkilerinin şiddetini azaltmaya, ve kişinin bu durumlardan çıkardığı olumsuz sonuçların, çıkarımların değiştirilmesine yarıyor.

Beynimiz, her yeni deneyim, olay, durum, yaşantı ile kendisine ulaşan bilgiyi işliyor ve belirli çıkarımlar yapar, yani işlevsel, işe yarar hale getiriyor. Bunları yaparken, duygu, düşünce, duyum, ses, imge, koku gibi bilgiler de aynı anda işlenir ve ilişkili anı ağları ile bütünleşir, zihne öyle “kaydedilir”. Böylece, gelecekteki tepkilerimizi yönlendirmek adına “öğrenme” gerçekleşir. İşte yaşantımızda, karşımıza çıkan her an, her olay, her durumda bu sistem devrededir.

Kişi, çok rahatsız eden bir olay yaşadığında, bu sistemde bir takım aksamalar meydana gelir. O durum yine kişinin zihnine kaydolur, ancak gerekli işlemleme yapılamamıştır. Ve kişinin zihninde yer kaplamaya devam eder.
Örneğin, 1 ay önce ne yediğinizi hatırlamazsınız, sıradandır, dikkatinizi vermezsiniz, zihninizde yer kaplamaz.

Ancak 2 yıl önce eşinizle yaptığınız büyük tartışma sırasında ne yiyordunuz hatırlayabilirsiniz, o rahatsız edici olaylar da o an olan duyum, ses, imge, koku, tat vs. İle birlikte kaydedilir, ve belki de her o yemeğin kokusunu aldığınızda, yediğinizde o zaman ki siniriniz ortaya çıkabilir ve bunu anlamlandırmakta zorlanırsınız.

EMDR bu gibi yerleşmiş, kaydedilmiş ama aslında işlemlenmemiş ve dolayısıyla etkisi biz farkında olmasak bile yoğun olarak devam eden durumları, geçmiş yaşantıları, anıları, olayları ele almaya yarayan, bunların rahatsız edici etkilerini belirgin şekilde düşüren çok etkili bir terapi yöntemidir. Çok sıkı bir eğitimi vardır sertifika yetkinliği olmayan yani, EMDR terapisti olmayan kişilerin uygulamaması gerekir.

Ergenlik döneminde başarı nasıl sağlanır

She and Girls Yaz 2019 Sayısı Gençlik Dergisi Girls Hediyesiyle Dergiliklerde!

SHE AND GIRLS DERGİ