“Modern yaşam; sürekli yetişme hâli, zihinsel kalabalık, dijital uyaranlarla dolu bir hız sarmalı. Bu hız içinde pek çok kişi nefes alıyor ama aslında kendini yaşamıyor. Çünkü gerçek nefes; yalnızca havayı içeri almak değil, şu anı ve kendini tüm varlığınla hissetmek demektir.” Dilek Coşkun Nefes Eğitmeni Fethiye
She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.
Nefes Terapisti Dilek Coşkun, nefesin hayatımızdaki önemini bu cümleyle net bir şekilde ifade ediyor. Aslında nefes almakla sadece yaşıyoruz hayatın anlamını fark etmiyoruz. Bizler bu röportaja bayıldık umarım sizlere de harika bir etki oluşturur.
“Kendini hatırlayan bir kadın, başkalarının da kendine dönmesine ışık olur.”
Röportaj: Banu Çelik

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
Dilek Coşkun kimdir? Nefes ve bilinç uyanışı yolculuğunuz nasıl başladı, sizi bu alana yönlendiren kırılma noktaları nelerdir?
Ben, iki kız çocuğunu sevgiyle büyüten, onlara hem annelik hem babalık yapan ama tüm bu yolculuk boyunca kendi sesini aramaktan da hiç vazgeçmeyen bir kadınım. Hayatın yükünü tek başıma omuzladığım yıllarda güçlü görünmeyi öğrendim, ama içimde hep bir boşluk taşıdım. Dışarıdan bakıldığında dimdik duran bir kadındım belki ama içimde yorgun bir çocuk vardı; sevilmeyi, görülmeyi, duyulmayı bekleyen…
Bu içsel çağrıyı bastıramadım. Kimsenin adını bile duymadığı yıllarda, 2014’te aile dizimiyle tanıştım. Birçok spiritüel eğitim, enerji çalışmaları, farkındalık buluşmaları derken yıllarca içsel yolculuğumun izini sürdüm. Her eğitim beni biraz daha kendime yaklaştırdı ama yine de eksik bir şeyler vardı. O eksik parçayı nefesle, nefesimle buldum.
Nefesle tanıştığım an, hayatımın yönü değişti. İlk seansımda gözyaşlarım neye ait olduğunu bilmediğim duygularla aktı. O an anladım ki yıllardır sadece yaşamakla meşguldüm; aslında hiç gerçek anlamda nefes almamıştım. Nefes, beni bedenimle, duygularımla ve ruhumla yeniden buluşturdu.
En büyük kırılma ise babamla olan ilişkime derinlemesine bakabildiğim andı. Görülmemiş bir kız çocuğuydum ve bu hissi fark etmeden tüm hayatıma taşımıştım. O yara görünür olduğunda sadece kendime değil, başkalarına da alan açma isteği doğdu içimde. Bu süreç sonunda içimden bir kitap doğdu: ‘Ben Babamın Görmediği Kızıyım.’
Henüz yayın hazırlığında olan bu kitap, bu coğrafyada benim gibi birçok kadının görünmeyen yanına ses olmayı amaçlıyor.” Çünkü şuna inanıyorum: Kendini hatırlayan bir kadın, başkalarının da kendine dönmesine ışık olur.

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
“Nefes Polikliniği” çatısı altında yürüttüğünüz çalışmaların temelinde hangi yöntemler ve felsefeler yer alıyor? Burayı bir “poliklinik” olarak tanımlamanızın özel bir anlamı var mı?
“Nefes Polikliniği” benim için bir kavramdan öte, bir yaklaşımın adıdır. Burası hazır reçetelerin değil, kişinin kendiyle kurduğu derin bağın alanıdır. Çünkü her insanın nefesi, onun yaşam öyküsünü fısıldar. Nefesin ritminde çocukluk travmaları, bastırılmış duygular, söylenememiş cümleler, tutulmuş acılar saklıdır. Ben bu alanda önce kişinin nefesini dinlerim — tıpkı bir harita gibi… Her seans, nefes analizinin rehberliğinde başlar. O an beden konuşur, ruh kendini hatırlatır.
Devamında yaklaşık 35 dakikalık bir terapi nefesi sürecine geçeriz. Bu süreçte kişi, kendi nefesiyle derin bir temas kurar. Bilinçli nefes akışı sayesinde bedenindeki sıkışmalar, zihnindeki dirençler, duygularındaki tortular çözülmeye başlar. Bu noktada ben yalnızca eşlik ederim. Kişi, kendi içsel iyileşmesini kendi nefesiyle başlatır. Son aşamada ise bir meditasyon alanı açılır; burada zihin yumuşar, sezgisel bir sessizlik oluşur ve kişi kendi öz ritmini yeniden duymaya başlar.
Burasını “poliklinik” olarak adlandırmamın sebebi, müdahale eden değil; alan açan bir bakışla çok katmanlı dönüşümlere yer veriyor olmam. Kimi zaman bir seansta duygular serbest kalır, kimi zaman sadece sessizlikle çok şey çözülür. Bu alan, kişinin kendi reçetesini kendi yazabildiği bir alan… Ben yalnızca, o reçeteyi fark edebilmesi için ışık tutan bir rehberim.
Ve nefes…
Bazen bir başlangıç olur, bazen bir vedanın ardından gelen huzur. Ama her zaman insanın kendine döndüğü en sade, en gerçek yoldur.
Nefes ve bilinç farkındalığı, bireyin yaşam kalitesini nasıl dönüştürür? Bu dönüşümü en çok hangi alanlarda gözlemliyorsunuz?
Nefes ve bilinç farkındalığı, aslında insanın kendi varlığıyla yeniden tanışmasıdır. Pek çok kişi hayatı; geçmişin yükleriyle ve geleceğin kaygılarıyla geçerken, “şimdi” de olmayı unutuyor. Oysa nefes, insanı en sade ve en güçlü haliyle şu ana geri getiriyor. Çünkü nefes, sadece havayı değil; farkındalığı da içeriye alır.
Nefesle çalışmaya başlayan biri önce bedenini duymaya başlar. Sonra o bedenin taşıdığı duygular görünür olur. Ve en sonunda, o duyguların ardında yatan inançlar, bilinçaltı kalıplar, tekrar eden yaşam döngüleriyle karşılaşır.
“Neden hep aynı yerde tıkanıyorum?”,
“Neden ilişkilerimde benzer acıları yaşıyorum?” gibi sorular artık kaçılacak değil, üzerine cesaretle bakılacak alanlara dönüşür. Ben bu dönüşümü en çok; insan ilişkilerinde, kaygı ve stres düzeylerinde, kişinin kendine duyduğu saygı ve aidiyet duygusunda gözlemliyorum. Özellikle bastırılmış duyguların nefesle birlikte açığa çıktığı o an…
Kimi zaman bir gözyaşı, kimi zaman bir sessizlik ama her zaman bir “aydınlanma” oluyor. Ve o anda insan artık sadece hayatta kalmıyor — yaşamaya başlıyor. Nefes çalışmaları kişiye kendi iç sesini duyma cesareti verir. Kendi sınırlarını çizebilme, “hayır” diyebilme ve kendini sevmeye başlama gücü kazandırır. Ve bence yaşam kalitesindeki en büyük devrim, dış dünyada bir şeylerin değişmesi değil; insanın kendisiyle olan ilişkisinin değişmesidir.

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
Danışanlarınızla çalışırken en sık karşılaştığınız bilinç kalıpları ya da duygusal tıkanıklıklar neler oluyor? Bunları çözmek için nasıl bir yol izliyorsunuz?
Danışanlarımla yaptığım çalışmalarda en sık karşılaştığım kalıpların başında yetersizlik hissi, değersizlik inancı ve görülmeme yarası geliyor. Dışarıdan güçlü ve başarılı görünen birçok insan, iç dünyasında aslında sevilmeye layık olmadığını düşünüyor ya da kendini sürekli ispat etmek zorunda hissediyor. Bu inançlar çoğunlukla çocuklukta atılmış tohumlardan besleniyor; görülmeyen bir bakıştan, duyulmayan bir cümleden, yarım kalmış bir temastan…
Bir kişi bana geldiğinde ilk olarak birlikte nefesin rehberliğinde bedensel farkındalık alanı açıyoruz. Çünkü zihinle kurulmuş duvarları aşmanın yolu, önce bedenin hikâyesini duymaktan geçiyor. Nefes bu noktada bir teknik değil, içsel bir yol arkadaşıdır. Her seans, o kişinin nefesinde saklı olan gerçeklerle yüzleşmesine alan açar.
Ardından o kişiye özgü duygusal tıkanıklıkları, bilinçaltı inanç kalıplarını ve tekrar eden yaşam döngülerini birlikte fark ediyoruz. Bu alanda en önemli şey; yargısız bir alan yaratmak. Ancak kendini güvende hisseden bir zihin, kalbine yaklaşabilir. Ve ancak güvenle açılan bir kalpte gerçek dönüşüm başlar.
Bazen bir nefes yetiyor. Bazen bir sessizlik… Bazen ise gözyaşları, yıllardır susturulan iç sesin ilk kelimesi oluyor. Ben kimseye yol göstermiyorum. Sadece, kendi yolunu hatırlamak isteyen insanların yanında sessizce yürümeyi seçiyorum. Çünkü dönüşüm, kişinin kendine duyduğu cesarette saklıdır.

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
Modern yaşamın hızında nefes almak bile unuttuğumuz bir eylem haline geliyor. Günlük yaşamda herkesin uygulayabileceği basit ama etkili bir nefes pratiği paylaşabilir misiniz?
Modern yaşam; sürekli yetişme hâli, zihinsel kalabalık, dijital uyaranlarla dolu bir hız sarmalı. Bu hız içinde pek çok kişi nefes alıyor ama aslında kendini yaşamıyor. Çünkü gerçek nefes; yalnızca havayı içeri almak değil, şu anı ve kendini tüm varlığınla hissetmek demektir.
İşte bu yüzden, bugünün dünyasında nefesi hatırlamak bir ayrıcalıktan çok bir gereklilik. Her gün sadece birkaç dakikalığına bile olsa durup, nefese alan açmak — insanın kendini hatırladığı, yaşamla yeniden bağ kurduğu en sade ama en dönüştürücü eylemdir. Nefes, bizi sadece bedene değil; kalbimize, özümüze, sessizliğin içindeki bilince çağırır. Bu hatırlamayı destekleyecek, herkesin kolayca uygulayabileceği çok basit ama etkili bir çalışma paylaşmak isterim:
“Neşeyi Çağıran 100 Nefes”
Bu çalışmada kişi, burnundan hafif ve tempolu şekilde nefes alıp vererek toplamda 100 nefes döngüsünü tamamlar. Ama burada en önemli şey sayı değil, niyettir. Her nefeste yaşamı içimize aldığımızı, neşeyi hücrelerimize yaydığımızı fark ederek uygulamak gerekir.
Uygulama için:
🔹 Sessiz bir ortamda gözlerinizi kapatın, bedeninizi gevşetin.
🔹 Burnunuzdan ritmik ve nazik bir şekilde nefes alıp verin.
🔹 Her 20 nefeste bir kısa bir duraklama yapın ve içten bir gülümsemeyle kalbinize dönün.
🔹 100 nefesi tamamladığınızda birkaç dakika gözleriniz kapalı kalsın, neşenin bedeninize yayılışını izleyin.
Bu sadece bir egzersiz değil; kendinize verdiğiniz, içinizden gelen yaşam sevincini hatırlatan küçük ama derin bir hediyedir. Çünkü neşe, dışarıda değil — her zaman içimizde. Ve bilinçli bir nefes, o neşeye açılan en sade kapıdır.

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
Bilinç uyanışı sürecinde beden, zihin ve ruh arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlıyorsunuz? Bu üçlü denge neden bu kadar önemli?
Bilinç uyanışı, yalnızca zihinsel bir farkındalık hali değildir. Gerçek bir uyanış; bedenin hafızasını duymayı, zihnin hikâyelerini fark etmeyi ve ruhun fısıltılarına kulak vermeyi gerektirir. Çünkü biz sadece düşünen bir varlık değiliz — hisseden, taşıyan, unutan ve hatırlayan bir bütünüz.
Beden ihmal edildiğinde, zihin geçmişle gelecek arasında savrulur. Zihin susturulmaya çalışıldığında ise, bastırılmış duygular bu kez beden aracılığıyla kendini ifade etmeye başlar. Ruh ise tüm bu yoğunluğun arasında sessizce bekler. Bekler ki biri onu duysun, Öz’e dönsün…
Bu yüzden bilinç uyanışında en önemli adım, bu üçlü yapıyı birlikte onurlandırmaktır. Benim çalışmalarımda önce beden konuşur; nefesle, titreşimle, duygu aracılığıyla… Zihin bu bedensel ifadeyi fark ettikçe yavaş yavaş çözülmeye başlar. Dirençler gevşer. Ardından ruh kendini gösterir. Sessiz ama derin bir alan açılır. İşte orası, kişinin öz varlığıyla ilk kez temasa geçtiği yerdir. Bu temas, yalnızca bir rahatlama değildir.
Kimi zaman yönünü hatırlarsın, kimi zaman niyetini. Kimi zaman da hayat boyu aradığın o anlam, nefesin içinde bir anda belirir. Ve benim için bu yolculuğun en özel yanı da tam olarak burasıdır.
Bir kişinin kendine temas ettiği o anlara tanıklık etmek, onun dönüşümüne eşlik edebilmek… Her yeni danışan, her ilk seans beni aynı heyecanla karşılar. Çünkü ben sonucu bilmem — ama o dönüşümün izini seyrederim.
Ve bu tanıklık, her seferinde kalbimde yepyeni bir umut çiçeği açtırır. Beden, zihin ve ruh uyumlandığında kişi sadece “iyi” hissetmez. Kendini gerçek anlamda duymaya başlar. Ve bu duyuş başladığında, dönüşüm artık kaçınılmazdır.

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
Sizce kolektif bilinç son yıllarda nasıl bir evrim geçiriyor? Toplumsal farkındalık ve içsel dönüşüm arasında nasıl bir bağ var?
Son yıllarda kolektif bilinç derin bir uyanışın eşiğinden geçiyor. İnsanlar artık sadece dışsal başarılarla, kalabalıklarla ya da maddi ölçütlerle tatmin olamadıklarını fark ediyor. Dışarıdan güçlü ama içeriden yorgun hisseden bir topluluk haline geldik. Bu yorgunluk, bizi içe dönmeye, kendi öz benliğimizle yüzleşmeye çağırıyor.
Toplumsal farkındalık aslında bireyin kendisiyle başlıyor. Çünkü bir kişi kendi yarasını dönüştürdüğünde, kolektif alanın karanlığında bir ışık yanmış oluyor. Artık “bu sadece benim hikâyem” diyemiyoruz. Her bastırılan duygu, her ertelenmiş acı, toplumun enerjisinde iz bırakıyor. Ve her iyileşme, ortak bilincin yükünü biraz daha hafifletiyor.
Bugünlerde en çok yükselen sorular şu:
Ben kimim? Gerçekten ne istiyorum? Bana öğretilen her şey doğru muydu?
Bu sorular içsel bir yolculuğu başlatıyor. O yolculuk; sorumluluk almayı, yüzleşmeyi, kabullenmeyi ve en önemlisi dönüşümü çağırıyor.
Kolektif dönüşüm ise bireysel cesaretle başlıyor.
Kendi içine bakabilen, geçmişini onurlandırarak dönüştürebilen her insan; sadece kendisi için değil, yeni bir dünyanın tohumları için de nefes alıyor. Ve bu dönüşümün ilk adımı da genellikle bir nefesle başlıyor.
Çünkü nefes aldıkça sadece ciğerlerimiz değil, farkındalığımız da genişliyor. Ve genişleyen farkındalık hem kişisel hem kolektif karanlığı aydınlatmaya başlıyor.

Dilek Coşkun She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Ağustos 2025
Kadınların özellikle bastırılmış duygular ve geçmiş travmalarla bağ kurmaları konusunda nefes çalışmaları nasıl bir alan açıyor? Bu süreçte gözlemlediğiniz en büyük iyileşme hikâyelerinden biri neydi?
Kadınların taşıdığı yük, sadece kendi hayatlarına ait değil. Onların omuzlarında; annelerinin susuşları, büyükannelerinin yarım kalmış hayalleri, nesiller boyu bastırılmış duygular sessizce birikmiş oluyor.
“Ses çıkarma.”
“Uslu dur.”
“Fedakâr ol.”
Nefes çalışmaları kadınlara önce şunu hatırlatıyor: “Sen varsın. Senin de hissetmeye, istemeye, hayal kurmaya hakkın var.” Nefesle birlikte beden konuşmaya başlıyor. Yıllardır bastırılmış suçluluk, utanç, değersizlik, terk edilme gibi duygular nefesin güvenli alanında görünür hâle geliyor. Ve belki de ilk kez, o görünmeyen yaralar şefkatle sarılmaya başlıyor.
Bu dönüşüme ben de ilk olarak kendi içimde tanıklık ettim. Yıllarca güçlü olmak zorunda kalan, hem annelik hem babalık yapan bir kadın olarak, bastırdığım duygularla yüzleşmek benim için çok derin bir adımdı. Ama nefesle birlikte fark ettim ki ben sadece kendim için değil, kızlarım için de nefes alıyordum. Geçmişi içimde şifalandırdıkça, çocuklarımın üzerindeki görünmez yüklerin hafiflediğini gördüm. O an anladım ki ben geçmiş ve gelecek arasında bir köprüydüm.
Ve bu köprüde ilk önce kendimi yürütmem gerekiyordu. Kadınlar nefesle tanıştıkça sadece özgürleşmiyorlar; aynı zamanda kendi kız çocuklarına daha yumuşak, daha özgün bir dünya bırakıyorlar. Ve bu benim için yalnızca bir dönüşüm değil — bir kuşağın sessizliğinden doğan ışığa tanıklık etmek demek.
Instagram sayfanızda oldukça ilham verici içerikler paylaşıyorsunuz. Sosyal medyada bu kadar yoğun bir şekilde yer almak sizin için nasıl bir sorumluluk ve motivasyon kaynağı?
Benim için Instagram herhangi bir ticari araç yeri değil. Ne danışan kazanmak ne de gelir elde etmek amacıyla kullanıyorum. Ama içimde her gün yeniden doğan güçlü bir istek var: uyanışa hizmet etmek. Bireysel seanslarda sınırlı sayıda insanla çalışabiliyorum. Ve bu kişilerin çoğu zaten nefesle, içsel dönüşümle tanışmaya gönüllü, uyanışa hazır bireyler oluyor. Ama ben biliyorum ki bu çağrı, daha geniş bir alana yayılmalı. O yüzden Instagram sayfamı sadece bir paylaşım alanı olarak değil, kolektif farkındalığa katkıda bulunacak bir uyanış alanı olarak kullanıyorum.
Her paylaşımım bir çağrı aslında. Ama herkese değil, uyanmaya hazır olanlara. Çünkü bazı içerikler sadece gözle değil, kalple görülür. Benim için önemli olan çok kişiye ulaşmak değil; doğru anda, doğru ruha temas edebilmek. Bunu bir sorumluluk gibi de taşıyorum içimde. Çünkü kelimelerin, görüntülerin ve niyetlerin bir enerji taşıdığına inanıyorum. Ben içerik üretmiyorum. Ben bir alan tutuyorum — samimi, şefkatli ve gerçek bir alan.
Bazen bir yorum, bazen bir kalp emojisi… Ve ben o anda biliyorum ki, bir yerde bir ruh yalnız olmadığını hissetti. İşte o an, bu yolculuğun özü oluyor benim için. Ben bu mecrayı bir görünme alanı olarak değil, bir hatırlatma alanı olarak görüyorum.
Son olarak, okuyucularımıza içsel yollarını aydınlatacak bir mesaj vermek isteseniz, bu ne olurdu?
Nasıl nefes alıyorsan, öyle yaşıyorsun bu hayatı. Ve nasıl yaşıyorsan, nefesin de öyle akıyor içinde. Her nefes, senin yaşamla kurduğun ilişkinin bir yansımasıdır. Kimi zaman tutuk, kimi zaman hızlı, kimi zaman yüzeyde… Ama kişi nefesini fark etmeye başladığında, nefesi değişir. Ve nefes değiştiğinde, hayat da dönüşmeye başlar.
Bu yüzden okuyuculara verebileceğim en sade ama en derin mesaj şu olurdu: Nefesine bak. Ve orada kendini gör. Çünkü nefes, senin en dürüst aynandır. Sakladığın duygular, bastırdığın sesler, ertelediğin adımlar… Hepsi nefesinin ritminde kayıtlıdır. Aynı zamanda her bilinçli nefes, yeni bir başlangıca açılan kapıdır.
Bazen yalnızca bir farkındalık yeterlidir. Bazen küçük bir durup bakış… Ama her zaman bir davet vardır: Kendine geri dön. Ve ilk nefesinle yeniden buluş. Çünkü yaşamın seni unuttuğunu sandığın anlarda bile, nefesin seni hatırlamaya devam eder. O ilk bilinçli nefesle birlikte sadece havayı değil; kendini, yaşamı ve gerçeğini içeriye alırsın.
Ve o andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi kalmaz. Çünkü artık sadece nefes almıyorsundur. Gerçekten yaşamaya, var olmaya başlamışsındır.
Instagram: @nefespoliklinigi
Dilek Coşkun Nefes Eğitmeni Fethiye
She and Girls Yaz Sayısı 2025 Sayısında Neler Var?
Sevda Doğangüzel: “Kendi Yolculuğunuzda İlerleyin”
Alara Ekemen: “Beden ve Zihin Bağlantınızı Anlayın”
İrem Wazlo: “Bedenler Teşhir Objesi Değildir”
Saliha Yiğit: “Makyajda Kalite Önemlidir”
Tuba Göksel: “Kendinle Yeniden Tanış”
Nergis Mukhamet: “Güzellikte Gereksiz İşlem Yaptırmayın”
Alev Altuğ: “Her Yaşta Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Tanısı Konabilir”
Burçin Odabaş: “Astrolojide Horary”
Demet Turan: “Etkinlikte Zarafetin Yeni Adı “CLASS EVENTS””
Meltem Mergen: “Nefesinizle Yenilenin”
Nebiye Akbıyık: “Yüz Çizginizin Anlamına Ulaşın”
Nil Akan Palacios: “Ceocoach ile Kendi Koçluk İşletmeni Kurmak Artık Mümkün!”
Tuğçe Atakan: “Amerika’da Doğum Koçu Tuğçe Atakan”
Ayla Kaya: “Başarılı Girişimci ‘Ayla Kaya’”
Gözde İşbilir: “Başarılı Moda Tasarımcısı”
Ardan Özarın: “Yunanistan Ondan Sorulur”
