Dil Öğrenmek Bir Yolculuktur

Galileo Galilei İtalyan Lisesi’nden başlayan çok dilli yolculuğunu, gençlerle kurduğu güçlü bağları ve “Çoklu Dil” modelinin arkasındaki motivasyonu anlatan Mina Çetin, dil öğrenmeyi zorunluluk olmaktan çıkarıp kişisel bir keşfe dönüştürme misyonunu She and Girls’e anlattı. Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni

She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.

Instagram Hesabımız

Dil öğrenmeyi bir ders değil, yaşam biçimi haline getiren eğitim danışmanı Mina Çetin, 6dildemina platformuyla gençlerin dünyasında yeni bir pencere açıyor. Çocukluk yıllarından bu yana süregelen merakı, çok dilliliğe olan tutkusu ve öğrencileriyle kurduğu güçlü bağ; bugün onu Türkiye’de özgün bir eğitim yaklaşımının öncülerinden biri haline getirdi. “Çoklu Dil” modeliyle yalnızca dil öğretmekle kalmayan, her öğrencinin potansiyeline dokunan Çetin; öğrenme motivasyonunu, kültürle harmanlanan bir yolculuğa dönüştürüyor.

Bu özel röportajımızda Mina Çetin, kendi hikâyesini, gençlerin öğrenme dinamiklerini ve 6dildemina’nın geleceğini tüm samimiyetiyle anlatıyor.

Röportaj: Banu Çelik

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Okuyucularımız için sizi yakından tanıyalım. Mina Çetin kimdir, eğitim danışmanlığı yolculuğunuz nasıl başladı ve bugün geldiğiniz noktayı nasıl tanımlarsınız?
Ben Mina Çetin. Eğitim ve dil alanındaki yolculuğum, küçük yaşlardan itibaren öğrenmeye ve keşfetmeye duyduğum merakla başladı. Galileo Galilei İtalyan Lisesi yıllarım, kişisel ve akademik kimliğimi şekillendiren dönüm noktalarından biriydi. O dönemde dil ve kültüre olan ilgim, sadece kelimeleri öğrenmekle sınırlı kalmayıp, kendime sürekli yeni ufuklar açma isteğini de beraberinde getirdi. Çocuklarla çalışmak, benim için bu yolculuğun en öğretici parçalarından biri oldu. Onlardan çok şey öğrendim; sabrı, merakı, yaratıcılığı ve öğrenmeye dair saf heyecanı. Lise yıllarında ders vermeye ve çeviri yapmaya başladım. Kısa sürede fark ettim ki, bu süreç hem dil ile bağımı güçlendiriyor hem de sorumluluk duygumu artırıyordu. Çalışmak ve öğrenmek bir arada olunca hayat doğal olarak disipline giriyor; ama genç yaşta her şeyi bir arada yürütmek hiç kolay değil. İnsanlar sıkça “Nasıl bu kadar çok dili biliyorsun, her şeyi aynı anda nasıl yapıyorsun?” diye soruyordu. O dönem öğrendim ki, eleştiriler ve sorgulamalar da yolculuğun bir parçası.

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Instagram’daki 6dildemina platformu ve özellikle “Çoklu Dil” yaklaşımı nasıl bir ihtiyaçtan doğdu? Bu proje gençlerin dünyasında nasıl bir karşılık buluyor?
6dildemina platformu ve “Çoklu Dil” yaklaşımı, yıllar boyunca biriktirdiğim deneyimlerin ve gözlemlerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı. Lise yıllarımdan itibaren dil öğrenmeye ve öğretmeye başlamıştım. O süreçte fark ettim ki, birçok genç dil öğrenmek istiyor ama çoğu zaman motivasyonunu kaybediyor, klasik yöntemlerle bağ kuramıyor veya öğrenmeyi sadece ders çalışmakla sınırlı görüyor. Ben her zaman öğrencilerimde bunu değiştirmeye çalıştım: Dil öğrenmek sadece sınav için değil, hayatı anlamak, yeni dünyalar keşfetmek ve kendini geliştirmek için olmalı. Platform fikri, hayatımdaki en önemli insanlardan Yasin ile bir akşam kahve içerken ortaya çıktı. O dönemde projenin altından tek başıma kalkabileceğimi düşünmüyordum; cesaret ve özgüven eksikti. Yasin’in önerisi, sürekli desteği ve inancı olmasa, bu adımı atmam belki de mümkün olmazdı. 6dildemina, sadece bir eğitim platformu değil, aynı zamanda birlikte başarmanın ve cesaretin bir sembolü hâline geldi. “Çoklu Dil” yaklaşımını geliştirirken fark ettim ki, gençler özellikle dijital çağda klasik ders yöntemlerinden sıkılıyor.

Kitap açıp kuralları ezberlemek bazı öğrenciler için işe yarasa da çoğu zaman motivasyonu düşürüyor. Bizim modelimiz, öğrencinin ilgisini çekmeyi, onu aktif bir şekilde sürece dahil etmeyi ve her dilin kendi kültürüyle bir hikâyesi olduğunu göstermeyi hedefliyor. Tabii ki bu kolay bir süreç değil; öğrenciyi doğru yönlendirmek, anlamak ve motivasyonu yüksek tutmak büyük emek gerektiriyor. Her öğrenciyle ayrı bir yolculuğa çıkıyor, bazen ilerlemenin yavaş olması veya motivasyonun düşmesi gibi zorluklarla karşılaşıyoruz. Gözlemlediğim kadarıyla platform, gençler üzerinde oldukça güçlü bir etki yaratıyor. Öğrenciler sadece dil öğrenmekle kalmıyor; özgüven kazanıyor, farklı düşünmeye başlıyor ve öğrenmeyi eğlenceli bir süreç olarak görüyorlar. Küçük bir başarı bile öğrencide büyük bir özgüven patlaması yaratabiliyor; bu da bizim için en değerli geri bildirimlerden biri.

Bazı öğrenciler başlangıçta tereddütlü olsa da süreci sabırla ve onların temposuna uygun yürütmek büyük fark yaratıyor. Genel olarak, 6dildemina ve “Çoklu Dil” modeli, gençlerin kendi potansiyellerini fark etmelerini sağlıyor. Öğrenciler, dil öğrenmeyi bir hedeften ziyade bir keşif yolculuğu hâline getiriyor. Bu süreçte her öğrencinin farklı bir hikâyesi oluyor ve her hikâyeden, yüzlerce senaryodan yeni bir şey öğreniyorum.

Eğitim danışmanlığı denildiğinde siz bu kavrama nasıl bir anlam yüklüyorsunuz? Sizi bu alanda farklı kılan bakış açınız nedir?
Benim için eğitim danışmanlığı, klasik bir öğretim süreci ya da sadece bilgi aktarmaktan çok daha fazlası. Bir yol arkadaşı olmak, öğrencinin kendini keşfetmesine rehberlik etmek ve potansiyelini ortaya çıkaracak yolları birlikte bulmak demek. Bu süreçte, sadece ne öğrettiğiniz değil, nasıl yaklaştığınız ve kişiyi anlamaya ne kadar zaman ayırdığınız çok önemli. Ben öğrenciyi bir bütün olarak görmeyi tercih ediyorum; yalnızca akademik veya dilsel yetkinliklerine değil, motivasyonuna, ilgi alanlarına, deneyimlerine ve kişisel hedeflerine de odaklanıyorum. Bu yaklaşımın temelinde kendi öğrenme yolculuğum yatıyor. İtalyan Lisesi’nde ve üniversitede derslerin ötesinde kendimi geliştirme çabam, öğretmenlerimden aldığım geri bildirimler ve iş deneyimlerim bana rehberlik etmenin önemini gösterdi. Öğrencilerime yaklaşırken hep şunu düşünüyorum: Onlara sadece bilgi vermek yetmez; öğrenmenin keyfini, merakın değerini ve motivasyonun gücünü hissettirmek gerekir.

Beni bu alanda farklı kılan bir diğer unsur, çeşitlilikle çalışıyor olmam. Gençlerle çalışmak kadar, orta ve ileri yaş gruplarıyla da deneyimim var. Farklı yaş gruplarıyla çalışmak her zaman yeni bakış açıları kazandırıyor; gençlerdeki enerji ve merak, yetişkinlerin disiplin ve tecrübeleriyle birleştiğinde sürece derinlik katıyor. Eğitim danışmanlığı aynı zamanda sabır ve esneklik gerektiriyor. Her öğrencinin öğrenme hızı, motivasyonu ve karşılaştığı zorluklar farklı. Tek bir kalıp çözüm yerine, öğrenciyi tanıyıp, güçlü ve zayıf yönlerini değerlendirerek ilerlemek gerekiyor. Ben her öğrenciyi ayrı bir dünya gibi görüyorum; her biriyle farklı bir yolculuğa çıkıyorum ve her yolculuk bana yeni bir şey öğretiyor. Bu yaklaşım, onların sadece hedefe ulaşmasını sağlamakla kalmıyor, kendi potansiyellerini fark etmelerini de mümkün kılıyor. Bu, her gün yeniden motive olmamın ve yoluma devam etmemin en değerli nedeni.

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Günümüz gençlerinin en büyük öğrenme bariyerlerini neler olarak görüyorsunuz? Dil öğreniminde motivasyonu canlı tutmanın en etkili yolu sizce nedir?
Günümüzde dil veya yeni bir beceri öğrenmek teknik olarak eskisinden çok daha kolay hâle gelmiş olabilir; internet, online kaynaklar, uygulamalar… Ancak bu kolaylık beraberinde “yüzeysel öğrenme”, “motivasyon kaybı” ve “süreklilik sorunları” gibi yeni bariyerleri de getiriyor. Özellikle gençler — ama orta yaş ve üzeri yetişkinler de — sabırsızlık, hızlı sonuç beklentisi, hatadan çekinme ve kendine güvensizlik gibi duygularla karşı karşıya kalabiliyor.

Bilimsel çalışmalar da bunu destekliyor. Örneğin, Self-Determination Theory (Öz Belirleme Kuramı) motivasyon, kendi kendini düzenleme ve öğrenme stratejileri arasındaki güçlü bağı ortaya koyuyor. Yani motivasyon tek başına yeterli değil; doğru strateji ve özgürlükle desteklendiğinde kalıcı öğrenmeye dönüşüyor. Benim gözlemime göre en büyük bariyerlerden biri, özerklik ve yeterlilik hissi eksikliği. Öğrenciler bazen “Ben asla akıcı olamam” ya da “Yine başarısız olacağım” diye düşünüyor. Oysa bir dil öğreniminde hata yapmak, denemek ve yanılmak çok doğal; hatta öğrenmenin kalbinde yer alıyor.

Motivasyonu canlı tutmanın en etkili yolu, öğrencinin ilgi alanlarını, tutkularını ve yaşam tarzını öğrenme sürecine entegre etmek. Örneğin kitap, film, müzik veya günlük hayatla dil öğrenimini birleştirmek sadece motivasyonu artırmakla kalmaz, öğrenilen bilginin kalıcılığını da sağlar. Ayrıca sosyal bağ ve aidiyet hissi de çok önemli. Öğrenciler kendilerini bir topluluğun parçası olarak gördüklerinde daha istekli, özgüveni yüksek ve katılımcı oluyorlar. Kısaca özetlemek gerekirse: Günümüzün en büyük öğrenme bariyerleri yalnızca sistemin yetersizliğinden değil; motivasyon, özgüven, sabır, kişisel bağ ve psikolojik ihtiyaçların ihmal edilmesinden kaynaklanıyor. Öğrenmeyi “hedef” olarak değil, “yaşam biçimi ve kişisel yolculuk” olarak kurgulamak, ilgi, özgürlük ve aidiyetle beslemek, bu bariyerlerin büyük kısmını aşmamıza yardımcı oluyor.

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Bahsi geçen “Çoklu Dil” modeli, klasik eğitim sisteminden hangi yönleriyle ayrışıyor? Bu sistemle hedeflediğiniz temel dönüşüm nedir?
“Çoklu Dil” modeli, klasik eğitim sisteminin sunduğu yapısal ve ezber odaklı yaklaşımdan farklı olarak, öğrenciyi merkeze alan, esnek ve deneyim odaklı bir yöntem üzerine kurulu. Klasik eğitim sisteminde, özellikle dil öğreniminde, genellikle kuralların ezberlenmesi, sınav odaklı ilerleme ve tek tip ders materyalleri ön planda oluyor. Bu yaklaşım bazı öğrenciler için işe yarasa da, çoğu zaman motivasyon düşüklüğüne, öğrenilen bilginin kısa süreli kalmasına ve öğrencinin sürece bağlılığının azalmasına neden oluyor. Bizim modelimizde öncelik, öğrencinin ilgi ve tutkularını öğrenme süreciyle birleştirmek.

Her öğrencinin öğrenme tarzı, temposu ve ilgisi farklı; bu nedenle standart bir yöntem tüm öğrenciler için etkili olamıyor. “Çoklu Dil” yaklaşımı, öğrenciyi aktif bir katılımcı haline getiriyor. Örneğin bir dil sadece kurallar ve kelimeler üzerinden değil, öğrencinin sevdiği alanlarla, hobileriyle ve merak ettiği konularla ilişkilendirilerek öğretiliyor. Bu, süreci daha doğal, eğlenceli ve kalıcı hale getiriyor. Elbette bu süreç kolay değil. Klasik sistemin dışında bir model geliştirmek, öğrenciyi motive etmek ve her yaş grubuna uygun bir içerik sunmak ciddi planlama ve sabır gerektiriyor. Biz gençlerle çalışırken onların enerji ve ilgisini sürdürmeye özen gösteriyoruz; yetişkin öğrencilerle çalışırken ise onların yoğun temposunu ve sorumluluklarını dikkate alıyoruz. Bu çeşitlilik, süreci zaman zaman zorlaştırıyor, çünkü her öğrencinin ihtiyacı farklı. Ancak doğru yaklaşım ve kişiselleştirilmiş rehberlik, sürecin başarılı olmasını sağlıyor. Hedeflediğimiz temel dönüşüm ise, öğrencinin sadece dil öğrenmesini değil, öğrenmeyi bir deneyim, merak ve yaşam biçimi haline getirmesini sağlamak. Yani bu modelde amaç, sınav başarısından öte, öğrencinin kendine güvenmesini, problem çözme yeteneğini geliştirmesini ve öğrenme sürecine aktif olarak katılmasını sağlamak.

Bu dönüşüm hem gençler hem orta ve ileri yaş grupları için farklı ama bir o kadar da kritik bir kazanım sağlıyor. Ayrıca “Çoklu Dil” modeli, dijital çağın getirdiği fırsatları ve zorlukları da hesaba katıyor. İnternet ve sosyal medya, öğrenme süreçlerinde hem dikkat dağınıklığı yaratıyor hem de bilgiye hızlı erişim sağlıyor. Biz bu dengeyi, öğrenciyi sürece dahil ederek ve onları aktif deneyimler sunarak sağlamaya çalışıyoruz. Örneğin bir öğrenci, öğrendiği dilde bir video çekip kendi projelerini gerçekleştirdiğinde, sadece öğrenmekle kalmıyor, öğrendiklerini uygulamaya geçiriyor. Bu, klasik sistemde neredeyse hiç karşılaşmadıkları bir deneyim sunuyor. Hedefimiz, öğrencinin motivasyonunu kaybetmeden, öğrenmeyi yaşamının bir parçası haline getirmesi ve kendi potansiyelini keşfetmesi. Bu süreç zorluklarla dolu olsa da, doğru rehberlik ve sürekli destekle öğrencilerin hem akademik hem de kişisel gelişiminde önemli bir dönüşüm yaratmak mümkün oluyor.

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Her öğrencinin potansiyelini ortaya çıkarmak adına nasıl bir yol haritası izliyorsunuz? Kişiye özel rehberlik süreciniz nasıl şekilleniyor?
Her öğrencinin potansiyeli, görünmeyen bir cevher gibi düşünülebilir; önemli olan onu fark etmek, ortaya çıkarmak ve doğru şekilde yönlendirmektir. Benim yaklaşımımda, her öğrenciyi tek tip bir modelin içine sokmak yerine, onu bir bütün olarak görmek öncelikli. Bu süreçte hem akademik beceriler hem motivasyon, ilgi alanları, kişisel hedefler ve yaşam koşulları dikkate alınır. Böylece rehberlik süreci, öğrencinin gerçek potansiyelini açığa çıkaracak şekilde şekillenir.

Yol haritamız genellikle üç aşamalıdır: Öncelikle öğrenciyi tanımak. Bu aşamada, öğrencinin mevcut bilgi seviyesi, ilgi alanları, öğrenme tarzı ve motivasyon kaynakları analiz edilir. Gençlerle çalışırken enerji ve merak ön planda; yetişkinlerde ise disiplin, sorumluluk ve zaman yönetimi daha kritik hale geliyor. Bence bu farkları anlamak, sürecin verimliliğini artırıyor.

İkinci aşama, kişiye özel bir plan oluşturmak: Bu plan, sadece ders programı değil; öğrencinin ilgisini çeken aktiviteler, proje bazlı uygulamalar ve öğrenme deneyimleriyle desteklenir. Örneğin, bir öğrenci dil öğrenirken bir podcast hazırlayabilir, kısa videolar çekebilir veya kendi ilgi alanlarıyla bağlantılı küçük projeler üzerinde çalışabilir. Bu sayede öğrenme hem kalıcı hem de öğrencinin kendi motivasyonu ile yönlendirilen bir süreç haline gelir. Bu yöntem, klasik eğitim sisteminden ayrışan temel noktadır; öğrenciyi pasif bir alıcı değil, aktif bir katılımcı yapar.

Üçüncü aşama ise sürekli takip ve destek: Öğrenci sürece dahil oldukça, motivasyonu zaman zaman düşebilir veya kendine güven eksikliği yaşayabilir. Bu noktada rehberlik, sadece bilgi aktarmak değil, öğrencinin sürece güvenle devam etmesini sağlamakla ilgilidir. Her öğrencinin ilerlemesi farklıdır; bu yüzden süreçte esnek olmak ve öğrencinin kendi hızına göre adımlar atmasını sağlamak çok önemlidir. Genç veya yetişkin fark etmeksizin, her öğrenciyle ayrı bir yolculuğa çıkıyor ve süreç boyunca onların hem motivasyonunu hem öğrenme deneyimini geliştirmeye odaklanıyoruz. Bu yöntem, öğrencilerin sadece akademik değil, kişisel gelişimlerinde de önemli bir dönüşüm yaratıyor.

Bu süreçte sizi en çok etkileyen hem bir danışman hem de bir yol arkadaşı olarak hafızanıza kazınan bir başarı hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?
Eğitim danışmanlığı benim için yalnızca bir meslek değil; öğrencilerle hayatı paylaşmak, onların yolculuklarında yanında olmak ve birlikte deneyim kazanmak demek. Bu süreçte beni en çok etkileyen hikâyeler, sadece akademik başarılarla ilgili değil; öğrencilerin bir dil öğrenirken kendilerini keşfetmeleri, içsel olarak gelişmeleri ve kendi potansiyellerini fark etmeleriyle ilgilidir.

“Bir dil, bir insan” sözü tam da buradan gelir: Bir dili öğrenmek, kişinin kendisiyle, düşünce dünyasıyla ve hayatla kurduğu bağı da şekillendirir. Genç öğrencilerimle çalışırken bazen ailelerin yeterince destek olmadığını hissedenlerle karşılaşıyorum. Maddi ya da manevi nedenlerle yanında olamayan aileler, öğrencinin motivasyonunu zorlayabiliyor. Böyle durumlarda, onların güvenini kazanmak ve süreç boyunca destek olmak çok kritik hâle geliyor. Bir örnek vermek gerekirse, sınav için dil öğrenmeye gelen bir öğrencim vardı. Başlangıçta yalnızca zorunluluk olarak görüyordu; ama dersler ilerledikçe fark etti ki dil, yeni bir bakış açısı ve kendi dünyasını keşfetme yoluydu. Kendi hikâyelerini, düşüncelerini ve deneyimlerini dile taşıdıkça özgüveni arttı, motivasyonu yükseldi ve süreç artık bir zorunluluk değil, bir keşif yolculuğu hâline geldi. Yetişkin öğrencilerimde ise tablo biraz daha farklı. İş ve aile sorumlulukları arasında kendilerine zaman ayırmaya çalışan, yaşını ilerlemiş hisseden danışanlarım var.

Örneğin, yoğun tempoda çalışan bir baba ya da anne, hayatın koşuşturmacasında kendine bir alan yaratmak için büyük çaba gösteriyor. Başlangıçta süreci yavaş ilerleyen ve zor gören biri olsa da, derslere kendi yaşam deneyimlerini ve hikâyelerini kattıkça öğrenme artık yalnızca bir görev değil, anlamlı ve kişisel bir yolculuğa dönüşüyor. Bence eğitim danışmanlığının büyüsü, sadece akademik başarıdan değil; öğrencilerle kurulan bağdan geliyor. Her öğrencinin yolculuğu farklı; kimi zaman hatalarını, korkularını ve belirsizliklerini birlikte göğüslüyorsunuz. Ama sonunda bir öğrencinin yalnızca dili değil, kendine dair farkındalık ve özgüven kazanması, bu işin gerçek ödülü oluyor. Hafızama kazınan başarı hikâyeleri, öğrencilerin akademik olarak ne kadar ilerlediğinden çok; bir dil yolculuğu aracılığıyla kendilerini keşfetmeleri, potansiyellerini görmeleri ve süreç boyunca paylaştıkları insanlık halleridir.

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Dijital çağda çoklu dil öğreniminin önemi sizce nasıl bir noktaya evrildi? Gençlerin global dünyaya hazırlanmasında bu becerinin rolü nedir?
Dijital çağ, öğrenme süreçlerini kökten değiştirdi. Artık bilgiye ulaşmak çok kolay, fakat bu kolaylık beraberinde dikkati dağıtan, motivasyonu düşüren ve yüzeysel öğrenmeye yol açan riskleri de getiriyor. Çoğu zaman öğrenciler, hızlı bilgi akışıyla yetinip, bilginin özüyle ve kendi deneyimleriyle birleşmesini sağlayamıyor. Bu nedenle çoklu dil öğrenimi, yalnızca bir yetkinlik kazanmak değil; gençlerin ve yetişkinlerin global dünyada iletişim kurabilme, farklı kültürleri anlayabilme ve kendilerini ifade edebilme becerilerini geliştirmeleri açısından kritik bir araç hâline geldi.

Günümüzde İngilizce, ikinci bir dil olmaktan çıktı ve artık birçok kişi için temel bir gereklilik gibi görülüyor. Ancak İngilizce bilmemek ayıp değildir; bilmemek değil, öğrenmemek ayıp olur. Bu yaklaşım, dil öğrenmenin özünde bir fırsat ve sorumluluk olduğunu hatırlatıyor. İngilizce dışında başka diller bilmek, kişinin yalnızca iletişim kapasitesini değil, düşünce tarzını, kültürel farkındalığını ve problem çözme yeteneğini de zenginleştiriyor. Bu nedenle çoklu dil öğrenimi, gençler için global dünyaya hazırlık anlamında bir köprü görevi görüyor. Bir dili öğrenmek, sadece kelime ve gramer bilgisinden ibaret değil; aynı zamanda o dili konuşan insanları, kültürü, düşünce biçimini ve yaşam tarzını anlamak demek. Bu süreç, gençlerin empati kurma yeteneklerini ve kültürel farkındalıklarını artırıyor. Dil öğrenimi, bireylerin dünyaya bakış açılarını genişletirken, kendilerini ifade etme ve farklı bakış açılarına açık olma becerilerini de güçlendiriyor. Ayrıca çoklu dil öğrenimi, bireylerin kariyer yolculuğu ve sosyal yaşamı için de kritik önemde. Uluslararası ortamda sadece bir dil bilmek yeterli değil; farklı dillerde iletişim kurabilmek, kültürel duyarlılığı gösterebilmek, adaptasyon ve özgüven becerilerini artırıyor. Dil öğrenmek, aynı zamanda problem çözme ve analitik düşünme yeteneğini de geliştiriyor. Özetle, dijital çağda çoklu dil öğrenimi yalnızca akademik bir beceri değil; gençlerin ve yetişkinlerin global dünyaya hazırlanmasında, kültürel farkındalık kazanmalarında ve özgüvenle iletişim kurmalarında kritik bir rol oynuyor. Bu süreç, onları sadece bir dil öğrenmiş bireyler değil, kendi dünyasını ve etkileşim alanını genişletebilen, farklı kültürleri anlayabilen ve yeni deneyimlere açık bireyler hâline getiriyor.

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni She and Girls Dergisi Kapak Röportajı Aralık 2025

Önümüzdeki dönemde 6dildemina projesi adına hayata geçirmek istediğiniz yeni çalışmalar neler?
Önümüzdeki dönemde 6dildemina projesi kapsamında, gençlerin ve yetişkinlerin öğrenme deneyimlerini daha zengin, interaktif ve kültürel olarak bütünleşmiş hâle getirmeyi hedefliyoruz. Bu projelerde dil öğrenimini sadece kelime ve dil bilgisi kazanımı olarak görmüyor; onu öğrencilerin yaratıcılık, merak ve kültürel farkındalıklarıyla birleştiren bir süreç olarak tasarlıyoruz. Özellikle çoklu dil kullanımına odaklanacağız.

Derslerde öğrenciler Türkçe, İngilizce ve İtalyanca gibi farklı dillerle karşılaşacak, günlük yaşam ve kültürel bağlam üzerinden dili deneyimleyecek. Bu sayede dil bilgisi yalnızca teorik bir konu olmaktan çıkacak; öğrenciler farklı dillerle düşünmeyi, ifade etmeyi ve iletişim kurmayı öğrenirken, kültürel çeşitliliği de deneyimleyecekler. Çoklu dil yaklaşımı, aynı zamanda öğrencilerin global dünyaya hazırlıklarını güçlendirecek ve özgüvenle iletişim kurabilmelerini sağlayacak. Projelerimizde, öğrencilerin ilgisini çekecek ve öğrenmeyi destekleyecek yaratıcı içerikler üreteceğiz. Örneğin, podcast ve vloglar hazırlayacak, blog yazıları ve dijital içeriklerle öğrenmeyi destekleyeceğiz. Bu içerikler, öğrencilerin öğrendikleri dille bağlantı kurmasını ve kültürel deneyimlerini derinleştirmesini sağlayacak. İlerleyen süreçte mobil uygulamalar ve dijital platformlar aracılığıyla, öğrencilerin bu içeriklere her zaman ve her yerden erişebilmesini sağlayarak öğrenme deneyimini daha etkileşimli hâle getirmeyi planlıyoruz.

Önümüzdeki dönemdeki çalışmalarımız, dil öğrenimi ile kültürel içerikleri birleştirerek öğrenmeyi daha anlamlı hâle getirmeye odaklanıyor. Bizim hazırlayacağımız podcast, vlog ve diğer dijital içerikler sayesinde öğrenciler hem yeni diller öğrenecek hem de kültürel farkındalıklarını geliştirecek. İlerleyen dönemlerde mobil uygulamalarla bu deneyimi daha erişilebilir ve etkileşimli hâle getirmeyi hedefliyoruz.

Dil öğrenme sürecinde zorlanan gençlere ve bu yolda onları destekleyen ailelere en içten mesajınız ne olur?
Dil öğrenmek çoğu zaman hem heyecan verici hem de zorlayıcı bir yolculuktur. Bu süreçte gençler motivasyon kaybı, özgüven eksikliği veya öğrendiklerinin kalıcı olmayacağı korkusu yaşayabilir. Benim mesajım şu: Bu hisler tamamen normaldir. Dil öğrenmek sadece kelime ve gramer değil; aynı zamanda sabır, istikrar ve kendini keşfetme yolculuğudur. Öğrenmeyi bir hedef olarak değil, hedefe giden bir yol olarak görmek süreci çok daha anlamlı kılar.

Öğrencilerime sık sık söylediğim şey, hataların birer başarısızlık değil, öğrenmenin doğal bir parçası olduğudur. Yanlış yapmaktan çekinmek ilerlemeyi yavaşlatır; oysa hatalar, dil öğrenimini derinleştiren ve öğrencinin kendi yolunu bulmasına yardımcı olan fırsatlardır. Ben bile bazen en basit kelimeleri karıştırabiliyorum; insan olmak, hata yapmak çok normaldir. Ailelerin rolü de çok önemli. Destekleyici ve sabırlı bir yaklaşım, öğrencinin sürece bağlı kalmasını sağlar. Her öğrencinin öğrenme temposu farklıdır; bazıları hızlı ilerler, bazıları zaman alır. Bu yüzden beklentiler gerçekçi olmalı, öğrenciyi baskılamak yerine motive etmek öncelik olmalıdır. Motivasyonu canlı tutmanın en etkili yolu, öğrencinin ilgi ve tutkularını öğrenme sürecine dahil etmektir. Kitap, film veya günlük yaşamdan küçük projelerle dil, sadece bir araç değil, eğlenceli ve anlamlı bir deneyim hâline gelir. Ayrıca, başarısız olduğumuzda durup “neden yapamadım?” sorusunu sormak ve çözüm yollarına odaklanmak önemlidir. Her küçük başarıyı görmek ve başarısızlıkları öğrenme fırsatı olarak değerlendirmek, sürecin sürdürülebilir olmasını sağlar. Özetle, dil öğrenmek sadece bir beceri değil; aynı zamanda özgüveni, sabrı ve azmi geliştiren bir yolculuktur.

Zorlandığınız anlarda ilerlemenizi görmek motivasyonunuzu yeniden güçlendirir. Aileler, sabırlı ve destekleyici olmanın önemini unutmasın; bazen tek bir cesaret verici cümle tüm süreci değiştirebilir.

Instagram: @6dildemina

She and Girls Sonbahar 2025 Sayısı Çıktı! She and Girls Sonbahar 2025 Sayısını ÜCRETSİZ indirerek okuyabilirsiniz!

Mina Çetin Çoklu Dil Eğitmeni

She and Girls Sonbahar Sayısı 2025 Sayısında Neler Var?

Nino Tsivadze: Gayrimenkulde Güçlü Adımlar

Yasemin Fazlılar: “Hayallerinizi Cesaretle Sahiplenin”

Selen Erdoğan Özdemir: Diş Estetiğinde Yenilik

Özge Özler: Kıbrıs’da Yeni Adresinizi O Bulur

Melike Gürçay: “Yoga Holistik Yaklaşım Gerektirir”

Jupiterinkızıemelce: “Astroloji Kehanet Değildir”

Esra Ünlütürk: “Güzellikte Fark Yaratıyoruz”

Elif Akyasan Kahraman: “Duygular Kalıcı Değildir”

Dilek Coşkun: “Nefesle Kendinizi Hatırlayın”