Sibel Bilgiç: Keşke her şey bu kadar çabuk tüketilmese

Onu, kumsalda siyah saçlarını savurarak hüzünlü şarkısını söyleyen genç bir kadın olarak tanıdığımızda yıl 1996’ydı. Hızla popüler oldu. Ama sonra müziğe ara verdi. Sibel Bilgiç Röportaj

She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.

Instagram Hesabımız

Şimdi ‘Diyemedim’ şarkısıyla döndü ve “Hayatımın hiçbir dönemini silmek istemezdim; hepsini aldım, kabul ettim” diyor. Sibel Bilgiç ile unutulmazlar arasına girecek bir röportaj yaptık.

Röportaj: Sedef Tosun
Fotoğraflar: Safa Gülsoy

Bu kadar süre müzikten kendini uzak tutan ama bir şarkıyla eski günlerdeki etkisini yaratmayı başaran müzisyen çok azdır.

Sibel Bilgiç o isimlerden. “Müziğe ara vereyim diye düşünmedim ama bir baktım ara epey uzamış” diye anlatıyor. Bu süre içinde geçirdiği kanseri, yaşadığı büyük ayrılığı ve aldığı kararları “Öğrenmenin yetmediğini, onu uygulamazsan yine sınıfta kaldığını öğrendim” diye özetliyor.

Sibel Bilgiç

Külkedisi ya da acıların kadını. Size bu ikisinden birini yakıştıranlara ne söylersiniz?

Ne külkedisi ne de acıların kadınıyım. Vallahi insanlar beni yakından tanısa bildiklerini unutur (gülüyor)! Bıcır bıcır, komik, ele avuca sığmaz, hayat dolu, fırlama bir tipim.

Hayatınızdan bir dönemi silme şansınız olsa ne yapardınız?

Hiçbir dönemi silmek istemezdim. Hepsini aldım, kabul ettim. Hepsi beni ben yaptı. Minnettarım.
12 yıl önce size gırtlak kanseri teşhisi konmuştu. Rahatsızlığınız o dönem yaşadığınız ayrılığın tetiklediğini söyleyenler oldu…

Başında yakalandığım için kısa bir tedaviyle düzeldim. Rahatsızlığımın sebebi strestir. Artık stres yönetimini öğrendim.

Sahnelere değil ama şarkı çıkarmak için neden bu kadar aralar veriyorsunuz?

Uzun aralıklarla proje yaptığım bir dönem oldu ama artık Özgür Aras’la sık sık yeni şarkı çıkarıyor olacağım. Neredeydi kayboldu deniyor. Esasında kaybolmuş değilim sahne çalışmalarım devamlı oluyordu. Sadece yeni bir şarkı çıkarmıyordum.

Alışamadım o kadar hafızalara kazınmış ki 24 yıl halen zirve de her yerde çalıyor. Sizin için nasıl bir duygu bu?
Müthiş bir duygu. Çok az sanatçıya nasip olur. Eşimin dediği gibi ben öldükten sonra da uzun yıllar dinlenilecek bir şarkı. Çocuğum olmadı Alışamadım benim çocuğum gibi. Bu dünyada ben olmasam da bir eser bırakmış olacağım.

Yeni şarkınızdan bahseder misiniz?

4-5 senedir sahnelerdeyim. Sevdiğim mekanlarda sahneye çıkıyorum. Yani esas mesleğimi yapıyorum. Şarkı söylüyorum. En son 5 yıl önce bir single yapmıştım. Ama sahne çalışmalarım dediğim gibi her zaman devam etti…

Özgür Aras’la karşılaştım Bodrum’da, zaten Özgür ile çok eski arkadaşız. Neden bir şey yapmıyorsun dedi. Bende yapalım dedim ve çalışmalara başladık. Çok sevdiğimiz bir şarkıyı şarkı seçtik. Zaten artık dünyada böyle tek şarkı üretimine geçildi. Albüm diye bir konsept kalmadı. Dünyada dijital platform çok kıymetli oldu.

Şarkı ’nın sözü müziği kimin? Düzenlemesini kim yaptı?

Şarkımın adı “Diyemedim” Söz ve beste Cengiz Tekin ‘e ait. Düzenlemesi de Alper Atakan ‘a ait. Yıllar önce bu şarkıyı Ferdi Özbeğen, Emel Sayın ve Gülden Karaböcek’in o muhteşem yorumlarından dinlemiştik. Özgür Aras ‘la ikimizin çok sevdiği bir şarkı bende kendi yorumumu katarak coverladık.

Şarkının hazırlanış süreci nasıl geçti?
Herkes mesafeli bir şekilde işimizi bitirdik işimizi. Biraz zorlu süreç geçirdik esasında. Virüs yüzünden sokağa çıkma yasakları gelince, sosyal mesafeyi korumak gerekince benim içinde anılarla dolu ilginç bir deneyim oldu.

Bunda da vardır bir hayır. Teknolojinin nimetlerinden yararlandık müzisyenler enstürmanları evlerinden bağlanarak canlı çaldı stüdyo da kaydedildi.

Nasıl başardınız bunu?

Elimizden geldiğince tüm enstrümanların canlı çalmasını istedi aranjörüm Alper Atakan. Ama canlılar çalınacak çalacak kimse yok. Herkes memleketine gitmiş. Onlardan uzaktan çaldı hepsi. Bir tek şarkıyı stüdyoda ben okudum. Dünya teknoloji ile çok değişti.

Unutamayacağınız bir çalışma oldu o zaman bu şarkı, değil mi?

Aynen… Şu anda insanlara en lazım olan müzik. Herkes evde müzik dinliyor. Yeni bir şeyler söylemek lazım. Şarkımı da pandemi de bütün yakınlarını kaybedenlere armağan etmek istedim. Şifa olsun herkese her melodisi.

Müzik dijital platformlarla birlikte büyük değişim, dönüşümde… Bu müziğin yapısını, duygusunu etkiliyor mu sizce?
Sanat toplumları yansıtır. Bir ülkede müziğine, resmine bakın o ülkenin nerde olduğunu az çok anlarsınız. Bizim içinde Amerika içinde böyle.

Kapitalist sistemlerde her şeyi çabuk tüketmek, yiyip bitirmek “ee bundan sonra ki ne?” demek var. Dolayısıyla şimdi yapılan tüm müziklerin hepsi dijital müziklere döndü. Neden eski şarkıları dinleyip, duygulanıyoruz. Çünkü her şey stüdyoda canlı çalınırdı. Gitarda, kemanda her şey…

Bu kadar teknoloji yoktu. Canlı çalınmanın sıcaklığı da karşı tarafa geçiyordu. O zamanlar başka zamanlardı. O yüzden 90’ları daha romantik daha duygusal buluyoruz. Bu kadar tüketimin yüksek olmadığı zamanlardı. Günümüze geldiğimizde her şey instagramda…

Görüntüler canlı yayınlar, instagramdan ürün satabiliyorsun. Dolayısıyla hızlı tüketim olmak zorunda. Çünkü; insanlar sabah kalkıyorlar bir şey dinliyor ya da görüyor ertesi gün izlemek istemiyor hatta bir saat sonra bile izlemiyor.

Bunun müzik üzerinde bir etkisi var mı var… Tüketilen müzik yapılmaya başlandı. Ama çok da güzel şeylerde yapılıyor bu arada. Dünyada değişik soundlar değişik melodiler dolaşıyor.

Eskiyi özlüyor mu insanlar? Eskiye özlem var sanki?

Eskiye özlem daima var. Onun için yenilerin arasından bir eski şarkı gelince hemen herkes bir duygulanıyor. Şu anda dünya bu hızda buna yapılacak hiç bir şey yok. Ben yine buna rağmen eski bir şarkıyı seslendirdim. Dinleyenlerin tepkileri çok güzel.

Bir yanda Demet Akalın, Hande Yener gibi isimler, bir tarafta yeni nesilden Aleyna Tilkiler, Edisler… Siz bu müzik arenasında nerede olursunuz?

-Hande ve Demet’le aynı dönemin sanatçılarıyız, eski arkadaşız. Tarzlarımız çok farklı, birbirimize rakip olmayız. Aleyna ve Edis’le de dönem olarak rakip olmayız.

1990’lardan günümüze pop müzik hangi açılardan değişti?

1990’lar müziği aşk doluydu. Çünkü insanlar öyleydi. Canlı enstrümanlar daha ön plandaydı. Şimdi müzik aynı kapitalizm gibi… Hızlı, elektronik… Çok müzik, az söylem…

Ama müzikte yine romantizme dönüş var. Hele pandemiden sonra göreceksiniz, müzik de dünya gibi değişecek. “Ne varsa eskilerde var” söylemi daha anlam kazanacak. İnsani değerler yükseldikçe müzik kalitesi de yükselecek.

Bu çağ ve bu çağda çıkan şarkılar ne olacak peki?

Bu çağa ayak uydurma zor olabilir ama uyumlanabiliriz. Ama bu hızla ayak uydurmak zor olabilir çünkü; bizler başka türlü yetiştik biz başka kafayız, yeni kuşak başka türlü yetişiyor.

Çok heyecanlılar çok her şeyi bir anda tüketmek istiyorlar. ‘Diyemedim’ şarkım çabuk tüketilecek bir şarkı değil. Zaten Türkiye’ye baktığınız zaman kalıcı sanatçılara. Aslında şarkıları çabuk tüketilmeyenler ayakta. Ben bir şarkı yapmıştım ‘Alışamadım’ 25 yıldır söyleniliyor. O şarkı bugün yapılsaydı belki aynı etkiyi vermeyecekti. O şarkı o günün şarkısıydı.

Genç nesilden beğendiğiniz isimler kimler?

Zeynep Bastık’ı, Aynur Aydın, Simge, Aleyna Tilki’yi beğeniyorum.

Bu isimler 90’larda çıksalardı başarılı olurlar mıydı?

Onlar 90’larda çıksalardı muhtemelen o güne göre şarkılar yaparlardı. Bugünün şarkısını yapamazlardı tabi ki; başarılı olabilirlerdi. Onların yaşadıkları dünya ile bizim yaşadığımız dünya çok farklı. Ki; ben bunu yaş olarak yakaladım.

O zamanki ve şimdiki duyguların değişmesi sizi üzüyor mu? Bu değişim sizde neler hissettiriyor?

Üzüyor tabi ki. Keşke bazı şeyler çabuk tüketilmese. Keşke akşam yatıp sabah kalktığımızda yeni bir şarkı istiyoruz denmese. Zira bu yüzden eski şarkılar tekrar tekrar düzenlenerek yeniden yorumlanıyor. Çünkü; orada şarkıların sözleri bile çok naif.

Ama sen bugün o sözleri söylediğin zaman eski moda kalıyor. Müzik senin nereden baktığınla alakalı. Üzülüyorum bu kadar da hızlı olmasaydı. Bu kadar duygusuz olmasaydı bu kadar dijital dünya hayata hükmetmeseydi. Çocukların ellerinde cep telefonu. Her şey oradan görüyorlar. Dolayısıyla böyle bir dünyada daha çok vahşet var. Daha çok ölüm var.

İnsanlara bu teknolojiden de bir bıkkınlık geldi. Duyuyoruz işte 5G insanlara ne zararlar veriyor. Biz mesela telefonlu odada asla uyumuyoruz. O kadar ciddi bir radyasyon var ki. Ama eskiye dönme aile mehrumu kesinlikle geriye dönüyor. Korona virüs insanları aile yaptı.

Korona virüs salgınında siz günlerini nasıl geçiriyorsunuz?

Bizim için keyifli geçiriyor. Uzun yıllardır bu kadar uzun bir tatil yapmamıştım. Bana o kadar iyi geldi ki. Evimi, eşimle vakit geçirmeyi, yemek yapmayı, evimde vakit geçirmeyi çok özlemişim.

Kendimle kalmayı özlemişim. Ertesi sabah oraya mı gideceğim, bu iş mi var bütün bu gereklilikler meli-malılar bitti hayatımda. Dünya, hayat durdu. Çok şeyimiz varken; az yaşıyorduk şimdi az şeyimiz var çok yaşıyoruz. Bizde çoluk çocuk yok.

Çocukları olanların işi çok zor Allah yardım etsin. Evine ekmek götürmek zorunda olan işi duranlara çok üzülüyorum. Biz evde iki kişiyiz. Bol bol spor yaptım, şarkı yazdım, benim dur Sibel artık dediğim zamana denk geldi korona.

Bir mücevher markam var. Yurtdışında ve Türkiye’de satılıyor. Çok yoğundum onunla, 12-13 senedir lazer epilasyon merkezim var. Sahne çalışmalarım oluyordu ve ben işkolik olmuştum. Duramıyordum. Korona ile durunca öğrendik böyle yaşamayı. Daha çok sevmeyi sevdiklerimizi özlemeyi öğrendik. Sağlığın ne kadar önemli bir şey olduğunu öğrendik.

Eşler birbirini evlenmeden 4-5 hafta korona günlerindeki gibi denemeli evde. (gülüyor) Sorunsuz ev yoktur. Gönül anlaşmak isterse zaten anlaşıyorsun. Ama bir taraftan da evde kalabalık aileler onların işi çok zor. Ve maddi sıkıntısı olanlar.

Siz bu dönemde maddi olarak nasıl etkilendiniz ve neleri kıstınız?

Birçok şeyimizi kıstık. Alışverişi kıstık. En çok gıda alışverişi yaptık sadece. Onun dışında ofis çalışanlarımın maaşlarını ödedim her şeyleri ödendi.

Şirket kapandığı için malzeme alımı yapmadık. Mücevherde de tasarımlarımı yapıyordum kapalı çarşıya gidip orası da kapandı. Zaten giyip, takıp gideceğimiz yer olmadığı için birçok şeyi kıstık diyebilirim. Sadece iki tane ev için eşofman aldım bu dönemde internetten.

Minimalde da yaşanabileceğini öğrendik. İşin maddi kısmında tarafında kendini kısıtladığında maneviyatta yükseliyormuş. Bir sürü başka şeylere vakit ayırıyorsun. Türk Kalp Vakfı icra üyesiyim bu zamanda elimizden geldiğince yardıma koştuk.

Çok yardımlar yaptık. Türkiye çok güzel bir yardımlaşma olduğunu düşünüyorum bu dönemde. Herkes birbirine yardım etti. Allah herkesten razı olsun. Bundan sonraki dönemde de yardım yapılmalı. Hayat paylaşınca güzel.

Yeni evlendiniz nasıl gidiyor? Nasıl tanıştınız?

İki yıl oldu evleneli. Arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık. Birbirimizden hiç ayrılmadık. Adı İhsan Ali. Tanışalı 4 yıl oldu.

Korona günlerinde çiftlere ne önerirsiniz?

Gerektiğinde susmak. Bu çok önemli bir şey. İki taraf içinde bu geçerli bazı insana dışarı çıkmamak zor geldi. Bizler şanslıyız biz evi çor seven insanlarız.

Bir evinde içinde olunca ister istemez zaman geliyor insan kendinden bile sıkılıyor. Parladığınızda bir taraf konuşurken bir tarafın susması çok önemli. Susarsan derin nefes alırsan geçiyor.

Çocuk niye düşünmediniz bu zamana kadar?

Çocuk düşündük. O uzun hikaye. Yıllarca çocuk sahibi olmayı çok istedim. Kısmet… Ben o duygu ile barıştım artık çünkü; çocuk sahibi olmak, doğru anne-baba olmak lazım doğru erkekten çocuk yapmak lazım.

Biz evlendikten sonra deniyoruz diyelim. Olursa asla hayır demeyiz. İkimizinde çocuğu yok. İnşallah ikimizin çocuğu olur.

Hayattaki hayaliniz nedir?

Akıl, ruh sağlığı yerinde bir insan olarak yaşlanmak. Artık daha az başarı odaklı yaşamak. Pandemi bunu da öğretti bana Allah izin vermezse hiç bir şey olmuyor. Eşimle teknede yaşamak istiyoruz. En büyük hayalim bu. Ülkemin bu sıkıntıdan çıkması en büyük hayalim.

Bir estetik merkezi sahibi olarak ne kadar operasyon geçirdiniz?

Aslında lazer epilasyon merkezim var. Ama orada cerrahi uygulamalar dışında yüz gençleştirme de yapılıyor. Bence insanlık adına bilgisayardan sonraki en önemli buluş lazer. Estetik yaptırmadım, senede bir botoks yaptırıyorum.

Estetik algısı yıllar içinde nasıl değişti?

Aşırı estetik bir hastalık, özgüven eksikliği… Böyle kişilerin plastik cerraha değil, terapiste gitmesi lazım. Birçok kadın ve hatta erkek kendi olmaktan çıktı.

Mutluluğun güzellik olduğu pompalandı. Güzellik mutluluk değil özelliktir. Herkes gibi olmak değil, kendine özgü olmaktır.

Sibel Bilgiç Röportaj

She and Girls Ekim 2020 Sayısı Gençlik Dergisi Girls Hediyesiyle Dergiliklerde

 

 

 

 

 

SHE AND GIRLS BAHAR 2024